7 Haziran 2012 Perşembe

sokak bekler

Kışın artıklarını bıraktığı, baharın kokusunu daha salmadığı bir gün çıkarsın yola. Çok genç olmana rağmen hayat pek adil davranmamıştır sana. Zannedersin ki en büyük sorun bende ya da öyle olmadığını bilsen de öyle hissetmek istersin sadece. Belki işsiz kalmışsındır, belki o gün parasız... Belki burnun akıyordur elinin arkasıyla silemeyeceğin kadar çok. Kızıyorsundur, lanet okuyorsundur her önüne gelene. Kimseler görmesin ağladığını diye tuttuğun gözyaşların vardır boğazınla gözlerin arasında bir yerde. Sövüyorsundur : "Ben böyle hayatın taa bilmem neresine..." Ama çıkarsın yine de yola. Sokakta kışın artıkları da olsa bir gün gelecek olan baharın kokusunu aramaya.

Sevdiklerin vardır, bir o kadar da karşılık gördüklerin. yiyecek ekmeğin, görecek günlerin... Hazmedersin bu defa. Dersin ki "Bu sorun öyle büyük değil" ya da sadece öyle hissetmek istersin.

Hiçbir üzüntü sonsuza dek sürmedi. Ya da, ne bileyim, sürecek olanı benim başıma gelmedi. delilik var serde! bir bakarsın üzülmüşüm, bir bakarsın gülmüşüm.

İşte özetle böyle bir gün "sokak bekler" dedik çıktık yola. Rota belirsiz ama yelkenler yine de foraa...
.

Karar verilmiştir: KAdıköy rıhtıma inilecek, ilk hangi vapur gelirse ona binilecek. Vapur iskelesinde bir koşturmaca. Eminönü vapuru harekete hazırlanıyor. Vapur... huzuruna doyamadığım nadide zevklerden biri.
Neyse deniz biter, yol tükenir ve Eminönün'e iki gezgin gelir. Artık rota bellidir, yol bize Eminönü'ne şöyle bir göz attıktan sonra Balat'ı gösterir.

Hasırcılar Çarşısı'nda Kanuni Sultan Süleyman'ın Sadrazamlarından ve Mihrimah Sultan'ın da eşi olan Rüstem Paşa için Mimar Sinan'a yaptırılan Rüstem Paşa Camii'nin kenarından köşesinden süzülüp İstanbul sokakları gezmeye başlanır. Sokaklarda boş boş dolaşmanın tadı da bir başkadır.
.

Aslında biz Stephan (Bulgar) Kilisesi'ni görmek istiyorduk. Haliç kıyısına yayılmış bir şaheser. Bu "demir" kilise dünya mimarlık tarihinin ilk prefabrik yapılarındandır. Yanlış bilmiyorsam Viyana'da yapılıp sonra İstanbul'a getirilmiştir. Şans işte gittik bir de baktık... yok yok yine taşımamışlar bir yere ama bakım yapılıyor, ziyaret yok. şimdilik dışarıdan birkaç fotoğrafını çekmekle yetindik
.

Şu en başta anlattığım karamsarlığı tamamen alıp götüren ise çöplüğü saray zanneden iki yavru köpektir. sonra az ileri de bir duvara yuvalanmış güvercindir. kış havasını üstünden atamamış yeşillenmeyi bekleyen ağaçlar, falanlar, filanlar... yani özetle can sıkmaya gerek yok, daha görülecek çok şey var.


Şöyle Balat'tan tepelere doğru çıktık birazda. Devasa yapısıyla karşıladı bizi kırmızı Fener-Rum Patrikhanesi.

Sokaklar, ağaçlar, evler derken bizim de bir evimiz olduğu geldi aklımıza. akşam olunca yalnızlığı sevmeyen bir evimiz.
.

Kıssadan hisseee: bir gün hayat sizi de bunaltırsa atın kendinizi sokaklara. Sokaklar insanlarını bekler. Biz onlara güzel baktıkça bütün sokaklar güzeldir ve güzel olduğunu düşünen bütün insanlar... güzeldir:)

3 yorum:

  1. bende severim kendimi sokaklara bırakmayı.. hakikaten beni beklediklerini düşünürüm.. çok uzaklaşamasam da başka başka sokaklarda salınamasamda aynılarını defalarca baştan başa dolaşsamda kopamam sokaklardan.. heleki kaldırımları beton değil taş olan kapıları ahşap kokan sokaklar..!!! yaşanılası sokaklar!!!!!

    YanıtlaSil
  2. çok güzel anlattınız. sokakta hayat var.

    YanıtlaSil